19 Ağustos 2014 Salı

Fated to Love You (Korean Version-2014)

Evet arkadaşlar yeni bir yazıyla yine karşınızdayım.Uzun bir zamandır gerek işlerimin yoğunluğu gerekse farklı tarzda kore dizileri bulamamam sebebiyle kore dizilerinin tanıtımına ve kritiğine ara vermiştim.Hint filmleri daha cazip gelmişti :D

Ama bugün anlatacağım dizi beni yeniden kore dizleriyle ilgili bir şeyler yazmaya itti.Fated to Love You dizisinin tayvan versiyonunu izleyenleriniz olmuştur.Şahsen ben izlemedim ama kore versiyonu da benzer şekilde ilerlediğinden (öyleymiş :D ) izleme gereği de duymadım.Zaten genelde dizilerin kore versiyonları daha izlenebilir oluyor.

Diziden biraz bahsedecek olursam: 2014 yapımı Romantik-Komedi türünde olan dizi 20 bölüm olarak planlanmış.Bu hafta 15. ve 16. bölümleri yayınlanacak.Jang Na Ra ve Jang Hyuk dizide baş roldeler.


Jang Na Ra'yı Baby-Faced Beauty dizisinden tanıyordum.Hanım hanımcık , şirin mi şirin bir bayan.Jang Hyuk'u ise tanımıyordum.Evet adam baya bir dizi yapmış ama ben belli tarz dizileri izlediğim için Hyuk'u bilmiyordum.Bu diziyi izlemeye başlamamla Jang Hyuk'un harika oyunculuğunu da görmüş oldum.Adamın kendine has gülüşü evlere şenlik.Dizide tatlı-sert bir karaktere sahip.Yufka yürekli.Çok şen şakrak.Diziyi sevmemdeki en büyük etken Hyuk'un oyunculuğu diyebilirim.

Konusuna gelirsek: Kim Mi Young(Jang Na Ra) bir avukatlık şirketinde ofis işlerine bakan fakir bir kızdır.Ofiste ayak işlerine baktığından ve hayır deme alışkanlığı olmadığından ona post-it kız denilmektedir.Aptal denecek kadar iyi kalpli, kendinden önce başkalarını düşünen, kimseyi kıramayan bir kızdır. Lee Gun(Jang Hyuk) ise köklü bir aileden gelen ve Lee klanına ait bir kimya şirketinin CEO'sudur.Belki her şeye sahiptir.Ama anne ve babasını küçük yaşta kaybettiğinden koşulsuz sevgiyi hiç yaşamamıştır.Ayrıca olduk olmadık her yerde kahkaha atan, bu adam manyak mı dedirten garip haraketleri de vardır.Lee Gun 6 yıldır bir birlikteliği olan sevgilisi Kang Se Ra(Wang Ji Won) için Macau'da güzel bir evlenme teklifi yapmayı planlamaktadır.Kim Mi Young'un şirketi ise çalışanlarından şanslı bir kişiyi çekiliş ile geziye gönderecektir.Hayat hiç beklemediği bir zamanda Mi Young'a güler ve geziyi kazanır.Gideceği yer Macau'dur.Mi Young iki kişilik geziye ofisten hoşlandığı bir adamla gider.Bu gezi hem Mi Young hem de Gun için unutulmayacak şekilde sonlanacaktır.Sonlanacak dediğime bakmayın bu son güzel bir başlangıca vesile olacaktır...

Diziden kısaca bahsettim.Bence direk izlemeye başlayın.Yok ben dizi bitmeden izleyemem diyorsanız diziye göz ucuyla bile bakmayın yoksa dizinin bitmesini beklemeden başlayabilirsiniz :D

Dizinin fragmanlarından biri:



Sevdiğim müziklerinden bazıları :




Özellikle Ailee'nin bu şarkısı süper :D



Keyifli seyirler arkadaşlar :)))

Ha unutmadan değinmemi istediğiniz bir dizi ya da konu olursa,
Yazdığım yazı hakkında beğeni ve eleştirileriniz(aşırıya kaçmadan :D )  olursa,
LÜTFEN çekinmeden yorumlarınızı bırakın... :)

Yorumlarınız benim için önemli :)


Bir sonraki yazıya kadar şimdilik hoşça kalın ...





18 Ağustos 2014 Pazartesi

Hayata dair güzel bir yazı :)



Kendinize Yapmayı Bırakmanız Gereken 30 Kötülük


1. Size iyi gelmeyen insanlarla vakit geçirmeyi bırakın.
Hayat gerçekten sizden mutluluğunuzu emen insanlarla takılmak için fazla kısa. Eğer biri sizi hayatında istiyorsa, size vakit ayırır. Bunu sakın unutmayın. Vakitleri için savaşmanız asla gerekmez, değerinize "şöyle bir" bakıp geçenlerle değil, gerçekten onu görüp, kıymetini bilenlerle takılın. Ve unutmayın, iyi gününüzde yanınızda olduğu kadar, kötü günde yanınızda, dibinizde olanlardır gerçek dostlarınız.

2. Problemlerinizden kaçmayı bırakın.
Acıtacak biliyoruz, ama onlarla yüzleşmeyi öğrenmelisiniz. Şöyle düşünün : dünyada her durumun, her problemin kusursuzca üstesinden gelebilen tek bir insan bile yok zaten. Her problemin de "anında" çözümü yoktur, bunu da unutmayın. İnsanoğlu üzülmek, incinmek, düşmek ama sonra toparlanmak ve mutlu olmak için yaratılmıştır, hayatın anlamı zaten budur, problemlerle yüzleşmek, bir dahakine daha net dersler çıkarmak, adapte olmak ve düğümleri daha kolay çözmeye başlamak. Bizi biz yapan en temel şey problemlerimiz ve onları ele alış tarzımızdır.

3. Kendinize yalan söylemeyi bırakın.
Dünyadaki herkese yalan söyleyebilirsiniz, - durum gerektirdiğinde - ama kendinize asla. Hayatlarımız ancak gerekli şansları, riskleri değerlendirdiğimizde gelişir, ama en temel ve en zor risk "kendimize dürüst olmaktır." Ne mutlu eğer yatağa yattığınızda kendinize dürüst olabilmişseniz.

4. Kendi ihtiyaç ve isteklerinizi arka plana atmayı bırakın.
Kendinizi kaybetmenin en kötü yanı, birini sevme aşamasındayken, kendi "özelliklerinizi", benliğinizi unutmak, ondan uzaklaşmaktır. Evet, sevdiklerinize yardım edin, orta noktalarda buluşun, ama kendinizi de ihmal etmeyin! Eğer karşınıza tutkunuzu takip edeceğiniz, kaçırılmayacak bir fırsat çıkarsa, o an bu andır, mutlaka peşinden gidin!

5. Olmadığınız biri gibi davranmayı bırakın.
Hayattaki en güzel ve en büyük "meydan okuma"lardan biri, dünya sizi bambaşka biri olmaya zorlarken, kendiniz olabilmektir. Sizden her zaman daha güzel, daha zeki, daha genç, ya da "daha" ne arıyorsanız o olacak biri mutlaka olacaktır, ama onlar asla "siz" olmayacak. Değişmeyin, çünkü insanlar "sizi" seviyor, gerçek sizi, bambaşka birini değil.

6. Geçmişe tutunmayı bırakın.
Eğer kitabınızın son bölümünü okuyup durursanız, asla bir sonraki bölümde olacak iyi ya da kötü şeyleri bilemezsiniz.

7. Hata yapmaktan korkmayı bırakın.
10 kere bir şeyi yanlış yapmak bile hiçbir şey yapmamaktan daha yaratıcıdır, bunu unutmayın. Her başarı, arkasında bir çok "hata" ve "başarısızlık" bırakır. Hayatta daha çok yaptığınız şeylerden değil, yapmadığınız şeylerden pişman olursunuz.

8. Geçmişte yaptığınız hatalar için kendinizi hırpalamayı bırakın.
Yanlış insanı sevdiniz, yanlış şeylere ağladınız, ama ne, ne kadar yanlış gittiyse gitsin, o hata bize en azından "istemediğimizin" ne olduğunu gösterdi, bir çok şeyi elemiş oldu. Hepimiz hata yaparız, hepimiz bir şeylerle boğuşuruz, ve hepimiz bir şeylerden pişmanlık duyarız. Ama siz hatalarınızdan ibaret değilsiniz, şu an burada gününüzü ve geleceğinizi şekillendirecek güce sahip bir şekilde duruyorsunuz. Hayattaki her küçük olan şey, sizi gelecekte olan bir başka şeye hazırlıyor, unutmayın.

9. Mutluluğunuzu maddiyatta aramayı bırakın.
Arzu ettiğimiz bir çok şey maddiyata dayanıyor, bir çok şey pahalı biliyoruz. Ama gerçek şu ki,  bizi gerçekten tatmin eden şeyler tamamen beleş - aşk, sevgi, kahkaha atmak, tutkularımızı en derinlerde hissedecek şeyleri yapmak.

10. Mutluluğunuzun bel kemiğini başkalarına bağlamayı bırakın.
Eğer içinizdeki insanla mutlu değilseniz, başka biriyle yaşadığınız uzun soluklu hiçbir ilişkide mutlu olamazsınız. Hayatınızı biriyle paylaşmadan önce bu mutluluk ve ya mutluluk bilinci stabilitenizi kurmanız lazım.

11. "Rölantide" olmayı bırakın.
Fazla düşünmeyin yoksa hiç orada olmayan problemi bile yaratmış olacaksınız. Durumları tabii ki oturup değerlendirin, ve kararlı bir şekilde aksiyona geçin. Reddedip, yüzleşmediğiniz hiçbir şeyi değiştiremezsiniz. Gelişim göstermek riski içinde barındırır. Nokta. İlk riskli adımı atmadan koşmaya başlayamazsınız.

12. Bir şeylere hazır olmadığınızı düşünmeyi bırakın.
Kimse bir fırsat karşısına çıktığında %100 hazır değildir. Çünkü hayatta başımıza gelen en güzel fırsatlar genelde kendi "güvenli bölge"mizden dışarı adım attığımızda, önceleri "rahat" hissetmeden yine de ne pahasına olursa olsun başladığımızda gelir.

13. Yanlış sebeplerden dolayı yanlış ilişkiler kurmayı bırakın.
İlişkiler biraz bilgece seçilmelidir. Kötü bir birlikteliktense, biraz yalnız kalmak inanın daha iyidir. Acele etmeye gerek yok, eğer bir şey yıldızlarda yazılıysa, zaten gelip sizi bulacaktır, doğru zamanda, doğru kişiyle ve doğru sebeple. Yalnızken değil, hazırken aşık olun.

14. Eski ilişkileriniz yürümedi diye yenileri reddetmeyi bırakın.
Hayatta tanıştığınız herkesin bir amaca hizmet ettiğini bilmelisiniz. Bazıları sizi sınayacak, bazıları sizi kullanacak, bazıları size öğretecek. Ama en önemlisi, bazıları içinizdeki "en iyiyi" çıkarmaya yardımcı olacak.

15. Başkalarıyla yarışmayı bırakın.
Kim bir şeyleri sizden daha iyi yapıyor diye endişelenmeyi bırakın. Kendi rekorlarınızı kırmaya, kendinizi aşmaya gayret edin. Başarı sadece SİZ ve SİZİNLE aranızda oluşan savaştan doğan bir getiridir.

16. Başkalarını kıskanmayı bırakın.
Kıskançlık kendinize verilenler yerine bir başkasının lütuflarını sayma sanatıdır. Kendinize şunu sorun : "Benim sahip olup, herkesin imrendiği şeyler nelerdir?"

17. Şikayet etmeyi ve kendiniz için üzülmeyi bırakın.
Hayatın topları üzerinize bir sebep yüzünden atılıyor - yanlış yerlerde seyrederken yolunuzu doğru yöne çevirmek için. O anda fark etmiyor olabilirsiniz, ama inanın sizin iyiliğiniz için bütün bu hezimetler. Geçmişteki hezimetlerinize bakın, sizi en nihayetinde daha iyi bir yere, daha iyi bir insana, daha iyi bir zihniyete, ya da daha iyi bir konuma getirmiştir. Gülümseyin. Ve herkesin bilmesini sağlayın : şu an olduğunuz güçlü insan, dünden çok daha kuvvetli ve yıkılmaz.

18. Kin tutmayı bırakın.
Kalbinizde nefretle yaşayamazsınız. Kendinizi en sonunda nefret ettiğiniz kişiden daha çok incitmiş olursunuz. Affetmek "Bana yaptığın şeyi abes görmüyorum, affediyorum." demek değildir, " Yaptığın şeyin mutluluğumu sonsuza kadar engellemesini reddediyorum." demektir. İşte tam da bu yüzden "affetmek" hayattaki bir çok sorunun çözümüdür. Akışına bırakın, huzur bulun, kendinizi azad edin! Ve unutmayın, affetmek sadece başkaları için değildir, aynı zamanda ve her şeyden önce kendiniz içindir. Kendinizi de affedin ve bir sonraki sefere daha iyi şeyler yapmaya gayret edin.

19. Başkalarının sizi kendi seviyelerine çekmesine izin vermeyin.
Kendi değerlerini size yükseltmek için uğraşmayan insanlar için standartlarınızı düşürmekten vazgeçin.

20. Kendinizi başkalarına anlatmaya çalışmayı bırakın.
Arkadaşlarınız zaten kendinizi açıklamanıza ihtiyaç duymaz, düşmanlarınız ise zaten ne açıklarsanız açıklayın inanmazlar. Sadece kalbinizde neyin doğru olduğuna inanıyorsanız onu yapın.

21. Ara vermeden sürekli aynı şeyleri yapıp durmayı bırakın.
Sürekli aynı şeyleri yapıyorsanız, derin bir nefes almanın tam zamanıdır. Eğer sürekli aynı şeyleri rutine bağlarsanız, alacağınız sonuçlar da sürekli aynı olur. Bazen bazı şeylere biraz mesafe koymak, pencerenizi ve bakış açınızı daha da netleştirecektir.

22. Küçük anların mutluluklarını es geçmeyi bırakın.
Ufacık şeylerden bile haz alın, çünkü bir gün dönüp baktığınızda hayatınızı o ufak zincir halkalarının oluşturduğunu göreceksiniz. Hayatınızın en güzel porsiyonu işte o gülümsediğiniz, önem verdiğiniz insanlarla yaptığınız "önemsiz" gibi görünen şeylerdir.

23. Her şeyi mükemmel yapmaya çalışmayı bırakın.
Gerçek dünya "mükemmeliyetçileri" ödüllendirmez, "iş bitirici"leri ödüllendirir.

24. Kolay yola kaçmayı bırakın.
Hayat kolay değildir, özellikle "değecek" bir şey için uğraştığınızda. Kolay yolu seçmeyin, sıradışı bir şey yapın.

25. Eğer yolunda değilse, her şey yolundaymış gibi davranmayı bırakın.
Birazcık dağıtmanızda da hiçbir sorun yok. Her zaman güçlü gibi davranmak zorunda değilsiniz. Ya da her şey her zaman yoluna girecek gibi düşünmek zorunda da değilsiniz. Diğerleri ne düşünürse düşünsün, ağlamak istiyorsanız ağlayın, yaş dökmek kadar sağlıklık bir şey yoktur. Ne kadar çabuk ağlarsanız, gülmeye o kadar çabuk dönersiniz.

26. Kendi sorunlarınız için başkalarını suçlamayı bırakın.
Ne kadar çok sorumluluk alırsanız, hayallerinize o kadar yaklaşacak kadar güçlü ve mantıklı olursunuz. Yaşadığınız şeyler yüzünden başkalarını suçlarsanız, sorumluluğu reddetmiş olursunuz - hayatınızın bu bölümünün üzerindeki gücü başkalarına devretmeyin, tamamen size bağlı kalsın.

27. Herkesin her şeyi olmaya çalışmayı bırakın.
Odağınızı biraz daraltın, insanların eşi, dostu, kankası, annesi, çocuğu vs. olmak yerine sadece onları gülümsetmeye odaklanın. Bırakın, olacağı yere varsın. Bir insanı güldürerek dünyayı bile değiştirebilirsiniz.

28. Bu kadar çok endişelenmeyi bırakın.
Endişe sizi yarının yüklerinden kurtarmayacak, aksine, bugünün neşesini de kaçırmış olacak. Takılıp kalmaya değer olup olmayan şeyi şu şekilde öğrenebilirsiniz, kendinize sorun : " 1 yıl sonra şu düşündüğüm şeyin bir önemi olacak mı? Ya da 3 yıl sonra? Peki ya 5 yıl sonra?" Eğer cevap "hayır"sa, endişelenmenize değen bir şey değil demektir.

29. Olmasını istemediğiniz şeylere odaklanmayı bırakın.
Olmasını istediğiniz şeylere dikkat kesilin. Pozitif düşünce her "başarılı" hikayenin arkasındadır. Her bir yeni güne "bugün harika bir şey olacak" diye başlarsanız ve gerçekten buna dikkat kesilirseniz, sıklıkla haklı çıkarsınız.

30. Nankörlük etmeyi bırakın.
Ne kadar iyi ya da kötü şeylerden geçiyorsanız geçin, her güne hayata müteşekkir olarak başlayın. Unutmayın, bazıları bir yerlerde sadece "yaşamak" için çok ağır mücadeleler veriyor. Kaçırdığınız şeylere üzülmek yerine, başkalarının kaçırdığı ve sizin sahip olduğunuz şeylere sevinin.

 KAYNAKLAR :

4 Şubat 2014 Salı

Uç noktaların kesişimi: Dhobi Ghat


 File:Dhobi Ghat Movie.jpg
Öncelikle filmin her kesimden insanın beğeneceği türden bir film olmadığı yorumuyla başlamak istiyorum.Alışılmış bir hikaye ve bir son beklemek izleyenleri hayal kırıklığına uğratabilir.Film  farklı yaşam tarzına sahip 4 insanın hayatını konu alıyor.Bir bakıma bu filme sanat filmi de denebilir.Bu 4 insanın kesişen hayatlarının kısa bir kesiti sunuluyor biz izleyenlere.Ne öncesi çok eşeleniyor ne de sonrasında olacaklar hakkında kesin adımlar atılıyor filmde.Her ne kadar Aamir Khan'ın bu filmde baş rol olmadığı söylensede filmin olgunlaşması ve karakterlerin kesişen hayatları Aamirin rolü etrafında oluşuyor yani Arun'nun...

Karakterler :

Munna hayatını çamaşırcılık gibi pek çok küçük işler yaparak kazanan temiz kalpli,hayalleri olan bir genç.Tek hayali ise aktör olmak.

Shai Amerikada bir bankada çalışan sempatik,sıcakkanlı bir bayan.Mumbai'ye aldığı izin ile gelmiş.Hobisi fotoğrafçılık.Farklı hayatları anlamak konusunda hoşgörülü,belkide farklı bir ülkede yaşadığından daha açık fikirli ve moderen biri.

Arun  ilişkilerde pek iyi olmayan,yalnızlığı seven ve belkide bu yüzden yürümeyen bir evlilik sonucu boşanmış ve 6 yaşlarında bir çocuğu olan bir ressam.Soğuk bir kişiliğe sahip.

Yasmin.Hikayesini bıraktığı video kasetleriyle tanıdığımız yaşamak ,mutlu olmak için uğraş veren aslında yaşamayı isteyen ama pek çokları gibi yalnız bırakılan bir kadın.Mumbaiye eşi ile birlikte geliyor.Çektiği video kasetlerini kardeşine göndermek için hazırlıyor.Kasetlerde kendi duygu ve düşüncelerinden gezdikleri yerlere kadar pek çok şeyi kayıt ediyor.Hayat dolu bir karakter olarak gözümüze çarpıyor.

Açıkçası filmin Aamir'in eşi tarafından yazılıp yönetilmesi ve Aamirin film hakkındaki yorumları -her ne kadar izleyen yorumlarını görüp izlememeyi düşünsemde- filmin izlemem konusunda karar kılmamı sağladı.Hayal kırıklığı yaşayabileceğimi de düşünüyordum.Aamir güzel filmler yapsada sonuçta bu onun değil eşinin filmiydi.Belkide film hakkında yaptığı yorumlar senaristin eşi olması nedeniyle etkilenmiştir tarzı düşünceler de geçti aklımdan.Önyargılarımdan kurtularak izlediğim film beni hayal kırıklığına uğratmamış hatta iyiki izlemişim dememi sağlamıştı.Film gerçekten kaliteliydi.Oldum olası aksiyondan uzak sadece adrenali değil daha tanıdık duyguları gösteren bizden ve bizi anlatan gündelik hayatları konu alan filmleri sevmişimdir.Film gören gözler için görselliği,hissedebilenler için duyguları doğal bir şekilde bizlere sunuyor.Film tamamlanmış ve yenmeyi bekleyen bir yemek gibi önümüze hazır olarak gelmiyor,izleyenleri de filmi anlayabilmeleri için ,karakterlerin duygularını hissedebilmeleri için çaba sarf etmeye davet ediyor.Filmde ışıltılı hayatlar ve gerçekte olmayacak türde yaşantılar yer almıyor.



Filmde beni en çok etkileyen karakter Yasmin oldu.Onun duygu ve düşüncelerini anlamak ve empati kurmaya çalışmak belkide daha karmaşık bir karakter olmasından dolayı daha çok ilgimi çekti.Mutluluğu istemesine rağmen bunun için savaşmaması mutsuzluğu kabullenmesi akıllara neden sorusunu getiriyor.Çabalayamıyor mu çabalamıyor mu?Özgür olamayan hayatlardan birisi daha diyorum Yasmin karakteriyle birlikte.



Düşünceler insanların deneyimleriyle birlikte oluşur.Ne kadar doğru desen de başkaları için gördükleri aslında olanlardan daha doğru olabilir.Rao bu filmde belkide buna değinmiştir.Din konusundan bahsediyorum.Kimi için doğru olan bazıları için belkide işlerine gelmedikleri için yanlış ya da anlayamadıkları ,görmedikleri için yanlış olabilir.Yasmin için dinin kurtarıcı olmaktan çok kısıtlayıcı olduğu gözler önüne seriliyor.

Yasmini yeni taşındığı evinde kilitli olan bir çekmecedeki video kasetleriyle tanıyor Arun.Shai ise Arunun resim sergisinde Arunla tanışıyor.Munna ise Shai'yi Arun'un resim sergisindeki bir aksilik sebebiyle tanıyor.4 hayatın kesişimi böyle başlıyor.Filmin sonu hayal gücümüze bırakılmış.

Filmin son sahnelerinde Munna beni şaşırtıyor.Aslında karakterine uygun bir davranış ama her insanda olan bencillik duygusunun ağır basacağını düşünerek yanılıyorum.Kendini düşünmeden yaptığı iyilik ruhunun eşsizliğini gözler önüne seriyor tekrardan ve tekrardan.

Hayat bu insanları tekrardan birleştirir mi bilinmez ama şu kesin ki bu kesişimleri onların biraz daha büyümelerini sağlıyor...

29 Ocak 2014 Çarşamba

Harika bir deneyim : KARANLIKTA DİYALOG SERGİSİ


Gayrettepe metro istasyonu okul güzergahımın üzerinde olduğundan sayısız defa gördüğüm ve gitmek istediğim bu güzel sergiye nihayet bugün gidebildim.İlk başlarda biraz tedirgindim.Sonuçta her taraf zifiri karanlık olacak ve görmeden pek çok günlük deneyimi yaşayacaktım.Görmeden !!!


Sergiye arkadaşım Fulya ile gitmeye karar vermiştik.Sergi saati yaklaştıkça hem heyacanlanıyorduk hem de karanlıkta gerçekleşecek 1.30 saatlik bu etkinliğin nasıl olacağını düşünüyorduk.Evet sergi saatimiz gelmişti. 29 Ocak 2014 saat 14:00 seansına aldığımız biletlerle içeriye adımımızı attık.















Daha önceleri defalarca görmüş olduğum görme engellilerin kullandığı değnekler dağıtıldı grubumuza.Seanslarda en fazla 8 kişi olabiliyordu bizim grubumuz 4 kişiden oluşuyordu.Ben,Fulya,Emel ve Emel'in kardeşi Ozan.İnanır mısınız Emel ve Ozan ile daha önce sohbet bile etmemişken geçirdiğimiz 1.30 saat ile önyargılarımız olmadan rahatça sohbet etmeye başlamıştık bile.



Gel gelelim konumuza.Değnekler dağıtılmıştı demiştim.Evet değnekler dağıtıldı ve rehberimiz Hayati Beyin yanına karanlıkta ilerleyerek vardık.Aydınlıktan karanlığa her bir adımımda daha bir korkar olmuştum.Duvarları takip ederek ilerlemeye devam ettik.Hayati Bey'in yönlendirmesi ile ilerliyorduk.İlk olarak bir parka gelmiştik.Nereden mi biliyorum.Seslerden ve etrafımızı tanımak için dokuduğumuz nesnelerden.Ağaçları tanıdık ve çitlerin olduğunu fark ettik.Sesler..Kuş sesleri...Yolumuza devam ettik.Bir araba,bisiklet,kuş kafesi,atm gibi pek çok nesneyi görmeden tanımaya çalıştık.Daha sonra bir markete girdik.Ellerimizle cisimleri tanımaya çalıştık.Görmediğimiz için dokunarak,işiterek kavramaya çalışıyorduk.Yolumuza devam edebilmek için tramvaya bindik.Basamakların engelliler için zorluğunu kavradık.Tramvaydan indik ve yolun karşısına geçtik.Bir süre yürüdükten sonra bir kapıyla karşılaştık.İçeride filmleri betimsel olarak dinleyecektik.Görme engelliler filmleri veyahut dizileri yani görsel olarak izlenen yapımları betimsel anlatım yolu ile dinleyerek bu filmleri daha rahat bir şekilde kavrayabiliyorlarmış. Açıkçası bu tarz bir metodun olduğundan bile haberdar değildim.Bu tarz bir metodun engelli insanların hayata daha entegre olabilmelerini sağladığından iyi düşünülmüş bir yol olduğu kanısına vardım.Bu minik dinletiden sonra vapura binmek için yolumuza devam ettik.Şimdi artık vapur deneyimindeydi. Simülasyonlar gerçeğe oldukça yakındı.Dalgalı bir denizdeydik adeta.Vapur gezimiz bittiğinde bir şeyler içebilmek için kafeye girdik.Sohbet edip sergi hakkındaki görüşlerimizi belirttik.Sorularımızı sorduk.Açıkçası Hayati Bey'in yönlendirmeleri olmasa tek adım dahi atamazdık. Karanlıkta insan özgüvenli bir şekilde yürüyemiyor bile.Ya bir şeye çarparsam,bir yerim yaralanırsa gibi düşüncelerden olduğumuz yerde kalırdık herhalde.

Peki serginin eksik yanı var mıydı? Açıkçası eksikliğini bulmak tarzında bir düşünce aklımdan bile geçmedi.Bu kadarının bile bizim engelli vatandaşlarımızın yaşadıklarını bir miktar da olsa anlamamıza olanak tanıdığını düşündüğümden eksik yönlerini pek düşünmedim.

Sergi ile ön yargılarımız olmadan insanlarla daha rahat biçimde iletişim kurabileceğimizi anladım.Pek çok insan gibi maalesef ki ben de insanları ön yargılarımla değerlendiriyorum.Ama karanlıkta hiç bir şey görmeden insanları sadece iç güzellikleriyle değerlendirebiliyormuşuz.

Farkındalık yaratan daha duyarlı olmamıza vesile olabilecek bu sergiye siz okurlarımı da davet ediyorum.
Gidin ve bu deneyimi yerinde yaşayın.

Biletleri Biletix'ten veyahut Gayrettepe Metro İstasyonunda bulunan sergi alanından temin edebilirsiniz. 25 TL olan bu etkinlik öğrenciler için 17 TL'dir.
















Ayrıca çıkışta engelliler yararına satılan ürünlerden de edinebilirsiniz.

Ben bez çanta ve termos bardak aldım.
 

Son olarak da etkinliğin hayata geçirilmesinde katkısı bulunan herkese canı gönülden teşekkür ederim...

28 Ocak 2014 Salı

Sıradan bir konu sıradışı anlatımıyla:GHAJINI


Yine Aamir Khan'dan kaliteli bir yapım GHAJINI...

Açıkçası Aamir Khan'ın filmlerini beğenirim ama aksiyon tarzı türleri pek sevmediğim için bu filmi izleyip izlememe konusunda kararsız kalmıştım.Sonradan eğer Aamir Khan filmiyse mutlaka sevdirecektir kendini dedim ve filmi izlemeye başladım.Film boyunca sıkılmak mı?Ne mümkün.Hem de aksiyon da işin içinde yer alıyorsa.Hop oturup hop kalktım resmen.Film kendini izletiyor.

Film  Sanjayın(Aamir Khan) dövüş sahnesiyle başlıyor.Konu özetlerinde sevgilisinin intikamı için Ghajininin peşine düşeceği yazıyor.Açıkçası ilk dövüş sahnesini izlerken bu denli bir intikamı yapması şart mıydı sorusu insanın aklına geliyor. Film ilerledikçe başka bir soru insanın aklına takılıveriyor.Bir adam bir kadını ne denli sevebilir ki onun uğruna hem de hafızasını tamamen kaybetmişken intikam almaya yemin eder.İşte film bu noktada benim dikkatimi tamamen çekmeyi başardı. Ne denli bir sevgi ki kayıp bir hafızayla hem de 15 dakikada bir yenilenen bir hafızayla bir intikam alınmaya çalışılsın.Merak çoğu filmde izleyiciyi filme çekmeyi ve sadece izlemek yerine filmle konuşmayı da sağlayan temel uyarıcılardan biridir.Bu filmin başında da merak unsuru kendini gösteriyor. Merak konusu: Bu denli bir intikama sebep olan aşk nasıldı??? İşte tam bu sorular kafamızda dolanırken bir günlük devreye giriyor.

Müzik bir harika kesinlikle dinleyin...Hatta yazıyı okurken size eşlik edebilir ^_^ 

!!! Buradan sonraki bir bölüm spoiler içeriyor !!! ( Ağır spoiler hemide :D Bildiğin hikayeyi anlatıyorum :D  O derece ağır spoiler :DDD Bilginize sayın okurlar )

Normalde bu denli detaya girmem ama bu film için anlatasım var ya :D Uzun bir yazı olacak şimdiden benden söylemesi :D Ama okuduğunuza değecektir,eminim.Filmi izlemiş kadar olacaksınız.Baya emek sarffettim bunları yazarken ne de olsa :-)

Sanjayın 2005 ve 2006 yıllarında tuttuğu günlüğü ile aşkını tüm gerçekliğiyle yansıttığı yıllara göz atmaya başlıyoruz. Sanjayın sevdiği kız hayat dolu,cana yakın tatlı mı tatlı bir kız.Aslında tanışmaları çok eğlenceli.En çok eğlendiğim ve kahkahalarla güldüğüm sahneler bunlardı aslında. Tanışmaları kızın küçük bir oyunuyla başlıyor.

Efem Sanjay Hindistanın en büyük iletişim şirketinin başkanıdır.Başarılı ve zeki bir adamdır. Kalpana ise pek tanınmayan düşük bütçeli bir reklam ajansında oyuncudur.İyi kalpli olduğu kadar da pervasız, başarılı kelimesinin yanından bile geçmeyen bir kızdır. Bu iki farklı kutuptaki insanı tanıştıran ise Sanjayın şirketinin reklamı için asacakları billboardlardan birinin Kalpananın evinin çatısına koymak istemeleridir. Sanjay adamlarına talimat verir.Gidip kızı ikna etmelerini ister. Sette pek saygı duyulmayan Kalpana ile görüşmeye gelen adamları yanlış anlayan set ekibi bu adamları Sanjayın Kalpanaya olan aşkını Kalpanaya  kabul ettirmek için gönderdiğini düşünürler ve bu olay ile Kalpananın setteki zedelenmiş imajı düzelir.Bu durumdan memnun olan Kalpana doğruları açıklayamaz ve yalanını sürdürür.Hem de ne sürdürme. Patronu Kalpanaya  gelecek olan iş teklifini alabilmeleri için sete gelecek olan yetkiliye Sanjayın sevgilisi olduğunu söylemesini ister. Ancak Kalpana röportaj için gelen bir muhabiri şirket yetkilisi sanır ve olmayan aşklarını ballandıra ballandıra anlatmaya başlar.

Bu dakikalarda geçen diyalog beni gülme krizlerine soktu.En çokta kız konuştu diyalog değil monolog demeliyim aslında :D

Monolog aynen şöyle:

Kız: Aslında ilk defa Delhi Havaalanında tanıştık.O zaman Sanjay Singhania olduğunu bilmiyordum. Havaalanı lobisinde bana bakıp duruyordu.Uçuş sırasında yanıma oturdu.Ve bana Merhaba ben Sanjay Singhania dedi(kız burada abartılı bir şekilde merhaba dediğini söylüyor),ben de Merhaba dedim(burada ise ilgisizce Sanjaya Merhaba dediğinden bahsediyor :DDD )İşte o zaman gerçek niyetini keşfettim.

Adam: Bir dakika...Bunu yazabilir miyim?

Kız: Evet neden olmasın... Buna inanamayacaksınız.Yol boyunca Mumbai'den, Delhi'den söz edip durdu.Gıcır gıcır,bıcır bıcır(evet aynen böyle konuşuyor komedi resmen ya :DDDD ) Sonra aniden Seni Seviyorum dedi.Benimle evlenir misin? Ona dedim deliriyor musun? Gökyüzünde evlilik teklif edilmez(? bunu da nereden uyduruyor yahu :D ) Mumbai'ye geldikten sonra aramaya, sms göndermeye devam etti.Onu ilk önce önemsemedim...(Burda kız bıdır bıdır konuşup duruyor...)Sonunda haline acımaya başladım.Bu yüzden evet demeye karar verdim.

Bu şekilde açıklar kız sözüm ona durumu :-D

Kız uydurduğu güzel hikayeyi  muhabire anlatır böylelikle.Bu haber yayılır hatta Sanjayın kulağına kadar gider. Sanjayda bu kızın ağzının payını vermek için onun bulunduğu sete gider. Yolda yardımsever bir kız görür ve etkilenir.Şansa bak ki bu kız Kalpanadan başkası değildir. Kalpananın yanına geldiğinde bu kızın yoldaki yardımsever kız olduğunu görünce önce bir afallar.Kız ise Sanjayın resimleri olmadığından onu tanımaz ve iş görüşmeleri için sete geldiğini sanır.Tabi bizim kaçık kız durur mu hiç.Muhabire anlattığı safsata aşk hikayesini Sanjaya da anlatır. Sanjay ise bu deli dolu kızdan etkilenir. Kıza tek kelime dahi söyleyemez. Kız Sanjaya iş bulmak için Sanjayın telefon numarasını alır.Burada da zevzekliği tutar Sanjayın şirketinin eksik yanlarının olduğunu ve bundan Sanjaya bahsettiğinden yakınır. Sanjaya ise biraz şaşkınlık,biraz beğeni ve evine gitmek kalır. Kız ertesi gün Sanjayı arar ve sana iş buldum der ve arkadaşlıkları böylelikle başlar. Hem kızdan onun karakterinden hem de farklı yaşantısından etkilenmiş olan Sanjay kıza gerçeği söyleyemez ve yanında arkadaşı olarak kalır.Gel zaman git zaman Sanjay kızı sever ve ona aslında onun yazdığı hikayeden esinlenerek otobüste yan koltuğunda otururken onu sevdiğini ve kendisiyle evlenmesini söyler.Kız ertesi gün cevabını açıklar.Evet Sanjayla tabi onun bildiği adıyla Sachin ile evleneceğini söyler. Sanjay artık gerçek kimliğini açıklamaya karar verdiğinde çenesi düşük kızımız atlar konuşmaya.Evleneceğini söyler ama küçük bir sorunu hallettikten sonra (bu sorun çok saçmaydı ya :D) Şimdi bizim Kalpananın babası eskiden yani yaklaşık 14 yıl öncesinde 3 tane arabaya sahipmiş. Shetty seyahat acentasının sahibiymiş(topu topu 3 arabaya sahip acenta :D bizim kız amma abartılı anlatıyor ya..Sanjayın zenginliğinin yanında kızın bu denli konuşması Sanjayı baya eğlendiriyor) Fakat dayısı babasına ihanet etmiş ve arabalarını almış.Babası dayanamayıp vefat etmiş. Kalpana da o gün yemin etmiş evlenmeden önce 3 tane araba sahibi olmaya.Tüm varını yoğunu satıp tek bir tane külüstür araba alır Kalpana. O sırada Sanjayın işleri nedeniyle yurt dışına çıkması gerekir ve Kalpanaya köye hasta annesinin yanına gideceğini söyler.Bizim iyilik meleği durur mu.Gözünden sakındığı arabasını satar ve Sanjaya annesinin bakımı için verir. Sanjay bu durumdan çok etkilenir. Artık kıza duyduğu his aşktan çok sevgidir.

Peki o kadar anlattın intikam nerede diyecek olursanız işte şimdi geliyorum. Sanjayın iş seyahatine gittiği günlerde Kalpananın da çekim için il dışına çıkması gerekir.Bindiği trende küçük kız çocuklarını organ mafyasından adamların rehin aldığını öğrenir ve bu çocukların kurtulmasına yardım eder.Ama maalesef bu sefer ki iyiliği büyük balıkların işine gelmez ve kızı öldürmek için evine gelirler. Sanjay ise iş gezisinden dönmüş Kalpananın evine gitmektedir. Kalpana adamların evinde olduklarını kendisini arayan yardımsever bir kadından öğrenir ama o sırada zaten evindedir.Kaçması mümkün değildir.O sırada apartmanda elektrikler kesilir ve Kalpana evin bir köşesine saklanır. Sanjay Kalpananın evine gelir ancak kapıyı açan olmayınca Kalpananın evde olmadığını düşünür. Yolda geri dönerken Kalpanadan gelen çağrıları görür ve onu arar. Kalpana olanları anlatır.Kalpananın sesini duyan adamlar Kalpanayı saklandığı yerde bulurlar.Sanjay ise eve geri döner. Kızı kurtarmak ister ancak o sırada adamlar tarafından o da büyük bir darbe alır.Ve Kalpanayı Sanjayın gözü önünde öldürürler.Aldığı büyük darbeden ve sevgilisini kurtaramamanın verdiği büyük ızdıraptan dolayı Sanjay hafızasını kaybeder. Artık 15 dakikalık kısa bir hafıza ile yaşamaya devam eder ancak sevgisinin büyüklüğü onu sevgilisinin intikamını almak için Ghajininin peşine sürükler. Bu intikam pek alışık olmadığımız bir şekilde olacaktır. Çünkü Sanjayın hafızası 15 dakikada bir tabiri caizse kendini başa sarıyordur. En son yaptığı şeyi ve intikamını hatırlaması için ise akla mantığa gelmeyecek yöntemlere başvurur. Notları,fotoğraf makinesi,vücuduna dövmeyle yazdığı yazıları ona alması gereken intikamı sürekli hatırlatır.En sonunda Ghajiniden aynen onun sevgilisine yaptığı şekilde intikamını alır.

Evet intikam alınır,adalet yerini bulur ama geriye aşkını bile hatırlamayan zavallı Sanjay kalır.Aşkı artık yazdığı günlükleri okuduğu kadarıyla zihninde duracaktır ve sadece 15 dakikalığına... :-/


SPOILER BİTTİ :))

Film , abartılı ve bazen korkunç dövüş sahneleri (o.0) dışında gerçekten kaliteliydi.Sıradan bir konuyu sıradışı anlatımıyla biz izleyenlere sunmayı başaran ender filmlerdendi.

Filmde;

Anılarımızın ve hafızamızın bizler için ne denli önemli olduğunu anladım.Ve asıl güzelliğin karşımızdakine verdiğimiz sıcacık bir gülümsemede ve temiz bir kalpte yer aldığını bir kez daha anladım.

Aslında bence film aşkı için savaşan belkide hayatını alt üst eden bir adamın hikayesini anlatıyor.Neden mi alt üst ediyor dedim.Çünkü eski Sanjay ile intikam için yanıp tutuşan Sanjay arasındaki fark, gözlerinin içi gülen adamla intikam kusan adam arasındaki fark o denli büyük ki bu yıkılışın resmi olabilir ancak.Yıkılışın , alt üst edilişin resmi...

Ve son olarak da;

"Aşk bazen ve belkide çoğu zaman hem huzuru hem de karmaşayı beraberinde getirir."  diyorum.

27 Ocak 2014 Pazartesi

Hanamizuki




Film izlemeyi sevmemin en büyük sebebi farklı hikayeleri bizlere sunmasıdır.
En çok da gündelik yaşamdan kesitler sunan filmleri sevmişimdir hanamizuki gibi.
Bu tarz filmler aksiyon,bilim-kurgu filan içermez ama gerçek hayatı,duyguları,sevinç ve üzüntüleri bizlere yansıtır.
Bizlerden bahseder aslında.
Gerçek bizlerden.
Hayal ürünü olanlardan değil.



Hanamizuki için tek bir cümle istenseydi sanırım şu cümle tam olarak özetlerdi:
Kalpleri ısıtan sıcacık bir hikaye...
Hanamizuki başından sonuna kadar dinginliği ve huzuru sunuyor biz izleyenlere.
Zamanın bazen bir şeyleri kazandıracağını gösteriyor.
Hikayelerinde olgunlaşabildiğini ve ancak o zaman anlam kazanabildiğini gösteriyor.

Pek çoğumuz hayatımızda zor zamanlar geçirmiş,kritik kararlar vermek durumunda kalmışızdır.
Bu bazen çok büyük bazen minik de olsa her birimiz vermişizdir bu kararları.
Bu hikayede de bu tema üzerinden onların seçimleri ve yaşamları anlatılmış.
Evet doğru bildiniz bu sefer filmi anlatmayacağım..
Konusunda aşk değil sevginin yer aldığını söyleyeceğim sadece.
İzlenilmeli mi?
Kişisine göre değişir.
Kaçamak cevaplar veriyorum ama aslında her şey değerini bilenin yanında anlam kazanmaz mı?
Sen anlam biçtiğin için anlamlı olmaz mı hayattaki her şey...

Japonların filmlerinin farklı olan yanı sevgiyi pamuklara sararcasına sunmaları,sevgiye verdikleri değerdir kuşkusuz.
Olması gerekeni olması gerektiği biçimde sade ama bir o kadar özenli sunmaları işte bu dedirtiyor.
İşte bu ve işte sevgi bu denli özel hissettirmeli.
Ne olursa olsun bizden ayrılmamalı,bize güç vermeli bizle olmalı dedirtiyor.

Sevgi hepimizin ihtiyacı olan yegane duygu.
Ki filmler bunları sergilemeye vesile oluyor.
Anlatabilmemize, paylaşabilmemize vesile oluyor.
Sevgide birlik olabilmemize vesile oluyor.

Sevgi ki bulunduğumuz Dünya ve tüm yaratılmışların en değerlisi bizler bu sevginin yüzü suyu hümetine yaratılıyoruz.
Sevgi ki yaratılma sebebimiz.
Yegane yaşama sebebimiz.
Bunu biz unutkan varlıklara hatırlatan filmler işte benim için değerli olan yegane araç.

Unuttuğumuz,kalbimizin unuttuğu sevgiyi anımsatan nice filmlere...