30 Aralık 2012 Pazar

2 film tanıtımı ve yorumu yakında...

Malum final haftası yaklaşıyor ve benim adam akıllı oturup çalışmam gerekiyor.Ama bu tempo bittiğinde size koreden bol ödüllü bir sanat filmini ve tayland dan da bol eğlenceli bir romantik-komedi filmini tanıtacağım...

2 film de alanlarında iyi yapımlar.Kore filmi düşündürücü ögeler içerirken , tayland filmi de benim pek aşikar olmadığım bir kültürü ve espri tarzını siz değerli  blog okuyucularına aktaracak...

En kısa zamanda görüşmek üzere ^^

Yine Yeniden Coffee Prince (:

 Nam-ı diğer 커피프린스 1호점 / The 1st Shop of Coffee Prince




2007 yılı bu güzel dramayı izlemek 2009 yılı nasip olmuştu bana.Ama geçenlerde yeniden izleyeyim dedim.Aradan da baya zaman geçti hem ingilizce altyazılı izlemiştim.Neyse velhasıl kelam dramaya yeniden başladım  ve bu dramayı duymayan , görmeyen vardır diye kaleme alıyım dedim.Kore drama kültürünün içinde olan çoğu insanın bildiği bu güzel yapımda başrolde benim en çok sevdiğim kadın actress'lerden biri olan Yoon Eun Hye oynuyor.Ya bir insan bu kadar mı tatlı,sevimli yeri gelince de seksi olabilir :)

Dramamızı biraz tanıtalım: Bir önceki paragrafta da bahsettiğim gibi drama 2007 yılında MBC tarafında yayınlanan 17 bölümlük bir romantic-comedy'dir.Konuya değinecek olursak;(Uzun ama bir o kadar genel detayları anlatan güzel bir yazı olduğunu söyler sabırla okumanızı temenni ederim :D )

Go Eun Chan(Yoon Eun Hye) ailesini geçindirmek için neredeyse günün 24 saatinin 24 saatini ( :D ) çalışarak geçiren azimli,vefalı ve güçlü bir kızdır.Go Eun Chan'ın babası o lisedeyken öldüğünden dolayı ailenin tüm sorumluluğu GEC(Go Eun Chan)'in üzerindedir.Süt dağııtımından teslimata,taekwando öğretmenliğinden oyuncak bebeklerin gözlerinin dikilmesine kadar birçok farklı işte çalışmaktadır.Dramamızın actor'ü olan Choi Han Kyul(Gong Yoo) ise zengin bir ailede büyüyen sromluluk duygusundan bir haber yaşayan birisidir.30 yaşına basmak üzeredir ancak daha doğru dürüst bir işte çalışmamıştır.CHK(Choi Han Kyul)'un büyükannesi bu gidişe dur diyebilmek için CHK'a bir kahve dükkanını teslim eder ve bu dükkanı 3 aya kadar adam edip kar'ı 3 katına çıkarmasını ister.Aksi halde işler CHK için daha da zorlaşacak ve Amerikaya dönmek yerine kendi şirketlerinin başına geçip aslında istediği oyuncak tasarımcılığı yerine şirketin başına geçecektir.CHK kahve dükkanına "Kahve Prensi"(Coffee Prince) adını verir ve kahve dükkanında çalışacak baristaların erkek olmalarının ön koşul olduğunu koyar.İşkolik kızımız GEC ise işe ihtiyaç duyduğundan ve daha öncede tatsız bir olay nedeniyle tanıştığı ve aynı zamanda yardım ettiği CHK'a burda çalışması için bir öneri sunar.CHK bu teklifi kabul eder ancak bilmediği bir gerçek vardı o da GEC aslında bir kızdır...


Hikayemizi ana hatlarıyla özetledikten sonra gelgelelim dramanın beğendiğim kısım ve müziklerine...

+Dramanın enerjisi hiç düşmüyor ve sıkmadan izlettiriyor dizi kendini.
+Oyunculuklar harika.İçten,samimi bir havası var dizi ve oyuncuların.
+Yoon Eun Hye ve harika gülümsemesi,jestleri ve mimikleri.
+Erkek kılığına girmiş kızların dramaları korede baya yaygın olmasına rağmen bu dizi belkide bu formatın ilk yapımlarında olması itibariyle aslen özgün ve yaratıcı.
+Romantizmi ve aşkı çok tatlı bir dille izleyenlere sunan ender yapımlardan...Özellikle burda CHK'nın GEC'a yaptığı serenat harikaydı.Sesi gerçekten güzeldi.Sanırım 16. bölümdeydi.

Bunlar beğendiğim taraflarıydı ancak dizide  Choi Han Sung(Choi Han Kyul'un kuzeni) ve Han Yoo Joo'nun aşkları çok kafa karıştırıcı ve bunaltıcıydı.Bir insanın duyguları süreklide değişmez ki! Bu nasıl sevgi anlayabilmiş değilim.Ancak burda da belirtmeliyim ki senarist belki biraz karmaşık bir aşk 4 lemesine girse de bu iki oyuncunun da rollerinin hakkını vererek oynadıkları kanaatindeyim.Örneğin ben dizilerdeki sevgililerin arasına giren 2. oyunculardan  pek haz etmem ancak burda Han Yoo Joo ve Choi Han Sung rolündeki ikiliye bir kez bile kızasım gelmedi.O karmaşık rollerin bile üstesinden geldiler velhasıl kelam :D

Müzikler diyodum...Çok tatlı ve neşeli müziklere sahip bu yapım.Gelin dinleyelim:










İşte serenat şarkısı: Norul saranghae (Seni seviyorum) şarkısı Gong Yoo(Choi Han Kyul)'dan...HARİKA




İyi seyirler dilerim...

Yine harika yapımlarla karşınızda olacağımı belirterek HOŞÇAKALIN...

12 Aralık 2012 Çarşamba

Full House 2

    Uzun bir zamandır izlediğim ama bir türlü ekranın başına geçip de yazamadığım bir dramadan bahsedeceğim.Aslında çoğumuz 2004 yılındaki serinin ilk dramasından aşinayız Full House'a.Ancak burda bir ayrıntıyı hemen belirteyim kadro ve senaryo tamamen farklı.İyi olmuş mu? Bence gayet yerinde bir karar olmuş zira 8 yıl geçmiş aynı oyuncular ve kendini tekrarlayan bir senaryonun pek izleyici çekebileceğini düşünmüyordum.
Gel gelelim dizinin tanıtımına:

     Oyuncu kadrosu yeni yüzlerin yer almasıyla beraber tanıdık bildik karekterleri de barındırıyor.Gaksital'de Kimura Shunji karakteriyle oyunculuğundan söz ettiren Park Ki Woong ve karizmatik baş rol oyuncumuz aynı zamanda My Girl Friend is a Gumihoda kötü karakteri canlandıran ve benim hayran olduğum oppalardan No Min Woo da ana karakterler arasında.Tabi No Min Wo'nun bu dizideki tarzını görünce tüylerim diken diken olmuştu.Ne yapmışlar sanada bu hale geldin demiştim içten içe :D Tabi dizinin ilerleyen bölümlerinde stilinin farklılığı o kadar da rahatsız etmemeye başladı.
     Konusuna değinirsek, Lee Tae Ik (No Min Woo) ve Won Kang Hwi (Park Ki Woong) Take One adlı asyada oldukça popüler bir idol gurubunun üyeleridirler.Aslında pek de anlaşamazlar ancak Tae Ik ailesinden yadigar kalan ancak şimdilerde sahip olamadığı Full House'u geri alabilmek için Kang Hwi'ye katlanmaktadır.Jang Man Ok ise tam bu dönemde çıkar bu ikilinin karşısına. :) Bazı aksilikler sonucu  Man Ok U Entertainment'ta Kang Hwi'nin stilisti olarak işe başlar.Ancak Man Ok için aksiliklerle son bulduğunu düşündüğü hayatı beklenmedik yönde gelişecektir.Fazla detaya girmek istemedim ama eğlenerek takip edeceğinize eminim. 

 





    Dizide kalıplaşmış çekim formatının dışında daha farklı bir yol denenmiş ve haftada 2 bölüm yerine 1
bölümün ayrı ancak birlikte bir bütünü temsil eden 2 kısmı şeklinde sunulmuş.Aslında fena da olmamış.Genelde verilmesi gereken detaylar ana hatlarıyla verilmiş ve izleyeni sıkmadan kısa bir şekilde sunulmasıda bu yönden iyi olmuş.Toplamda 16 bölümden oluşuyor ve bu hafta 15. bölüm yayınlandı.Tabi en heyecanlı yerinde kaldı.Bakalım final nasıl olacak.Moda mod bir final olacağını pek düşünmüyorum açıkçası.Neden derseniz, dizi alışılmış formattaki şekliyle ilerlemiyor.Beklenmedik cevaplar ve farklı sahneleride barındırıyor içinde.

   Oyuncuların stillerine gelecek olursak baya sıradışı olmuş aslında.Man Ok'un stili hariç tabi.Man Ok'un dizinin ilk bölümlerindeki kıyafetleri  izleyenlere kelimenin tam anlamıyla çin işkencesi yaşatıyor çünkü.İroniye bak kız stilist yaw :D Geç olsada dizinin sonlarına doğru İMAJI ve SAÇI nihayet değişti.Aşağıdaki fotoğrafta çok tatlı çıkmış bunu da söylemeden edemiycem :D


     Müziklerde bulacak bir kusur yok hatta diyecek laf da bulamıyorum desem de inanmayın :D İki çift laf edeceğim tabi olumlu yönde.Gerçekten HARİKA müzikleri var...Bıkana kadar dinlediğimi bilirim...

      Eee bu kadar bahsi geçtiyse OST'ların videolarını paylaşayım:












   İYİ SEYİRLER , İYİ EĞLENCELER ^^

12 Kasım 2012 Pazartesi

*Lenka*

   
      Yeni keşfettiğim bir müzisyen Lenka :D Şarkıları da kendi gibi güzel...Alışılmışın dışında bir tarzı ve etkileyici müziğini de söylemeden geçemeyeceğim.Klipleri ise bi o kadar renkli ve eğlenceli (:

 Sevdiğim şarkılarından bazıları:







İyi dinlemeler...

4 Kasım 2012 Pazar

Dedemin İnsanları

Sizlere çok güzel bir filmi tanıtmama izin verin. :)  Çağan Irmağın senaristliğini ve yönetmenliğini yaptığı 2011 yapımı dram,tarihi türlerinden oluşmuş bir Türk filmi.

Tek kelimeyle harika bir film.Bayıldımmmm...Tabi bu kadar geç izlediğim için kendime kızdım ama geç olsun güç olmasın diyorum ve başlıyorum yorumlamaya...

Film bir yönüyle geçmişimizin karanlık ve sancılı geçtiği dönemlere yani ülkemizin kurulması yeni yeni yeşermesi ve tabi değişimlerin hat safhada olduğu yıllarada gönderme yapıyor.Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesinden bahsediliyor.(Mübadele hakkında ayrıntılı bilgi için: http://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye-Yunanistan_n%C3%BCfus_m%C3%BCbadelesi )Hani hepimizin ilk okulda sınavlarda çıkacağı için ezberlediğimiz ama tanık olmadığımız için tam olarak anlayamadığımız bir olaydan bahsediyor.Hatta filme konu olan hikaye ve kahramanların isimleri de gerçek bir olaydan yola çıkılarak yapılmış.Bu filmi izlemeden mübadele zamanlarının bu kadar karmaşık olduğunu belki biliyordum ama görselliğin katılmasıyla olaylar daha güçlü yansıtılmış izleyenlere.Filmde oyuncular sanki gerçekten hikayeden birer parça gibiler.Çok gerçekçi,samimi ve sıcak bir his uyandırıyor film.

Filmde beni en çok etkileyen isimlerden biri de dede rölündeki Çetin Tekindor'un oyunculuğu ve yüklendiği misyon.Çok samimi ve içten bir oyunculukla gereken tüm hissi izleyenlere aktarabilen bir isim.Filmde torunuyla yer aldıkları sahnelerde torununun çıkardığı tüm sorunlara rağmen hoşgörüsü ve insanlığıyla çok etkiledi beni.En çok da sürekli Onlarda Bizim İnsanımız demesi çok hoştu.Tabi sıcakkanlı ege insanını temsil etmeleri ve bizi bizim insanımızı bu kadar doğal yansıtmaları da ayrıca filmi izlenir kıldı.İlk defa bir filmi izlerken uzun bir süre ağzım kulaklarımdaydı.Bu filmle bir kez daha anladım ki harika bir milletiz.(İstisnalar kaideyi bozmaz.) Filmde en çok dikkatimi çeken de dükkanı kilitlemeden gidip işlerini yapabilmeleri.Evet yanlış duymadınız.Eskinin insanları daha bir medeniymiş canım.Torunu dedesine neden dükkanı kilitlemeyip önüne sadece sandalye koyduğunu sorduğunda,dedesinin verdiği yanıt beni çok şaşırtmış aynı zamanda da nerde böyle insanlar dememe vesile olmuştur.Dedesi dükkanı kilitlerse esnaflara saygısızlık olacağını ve müşterilerinde dükkandan soğuyacağını söylüyor yaramaz torununa.İnsanların o zamanlar birbirlerine güvenleri varmış.Dostluklar daha gerçekçiymiş.Tabi günümüzün ortam ve şartlarıyla kıyaslamak akıl karı olmaz zira bu zamanda değil dükkanı kilitlemek alarm taktırsan bile yinede soygunlar olmakta.Filmde üzülmeme sebep olan bu kadar yiğit bir insanın yani dedemizin intihar ettiği sahneydi.Nasıl olurda onun kadar yıkılmaz karakterdeki biri bu yola başvurabilir.İnsan yorulduğunda dinlenmeli yoksa şiddetli bir rüzgar geldiğinde ayakta duracak gücü kendimizde bulamayabiliriz.Ancak dedemizin yaşadıkları dile kolay şeyler.Mübadeleyle birlikte evinden ayrılmış,gemi yolculuğuyla İzmire gelirlerken küçük kardeşini tifodan kaybetmiş,daha sonraları da tüm ailesini kaybetmiş.Geçmişe büyük bir özlem duyan bir kalp ki özlemini bir türlü gidemediği yurduna , şişelere nağmeler yazıp denizin diğer kıyısına gitmesi için bırakmasından anlayabiliriz.Tüm özlemi var o şişelerde :/ Gerçekten hüzünlü...T_T...Göç,ait olamamışlık hissi,özlem duyguları ve bunun yanında yeni yeni emeklemeye başlayan bir ülkenin ani düşüleriyle çalkalanan hayatları olmasına rağmen gözleri ağlamaklı olsada dudaklarıyla güler halde karşılayabilen bir mizaçları var bu samimi insanların.
Filmin sonuda çok hoştu.Torunu artık büyümüş,eline işini almiş yani dedesinin yolundan gitmiş ve dedesinin yaşarken en çok gitmek istediği yer olan yurduna gitme hayalini gerçekleştirmiştir.Ancak gerçekmidir bilinmez ama gerçek olmasını istediğim güzel sahneler vardı.Torunu Ozan Yunanistana gittiğinde oradaki insanlar Ozanın Türkiyeden geldğini duyduklarında; Türkler ve Yunanlılar dosttur demeleri ve misafirperverlikleri çok ilgi çekiciydi.Ozanın , dedesinin özlemini duyduğu yere yani Girite ve doğduğu eve gelmeside bence yaşamıyor olsada dedesinin kulağına gitmiştir.Belkide onunla orada bulunyordu o anda ne dersiniz? Hayali gerçek olmuştur değil mi?

Uzunnn lafın kısası bu filmi kaçırmayın derim...

Türkler kadar sıcakkanlı bir toplumun her ne kadar başka kültürlerin yapımlarını arada izlesek de en çok kendi Filmlerimizde içtenliği,samimiliği,sıcakkanlılığı ve aitlik duygusunu hissedeceğimize inanıyorum.Sonuçta çok özel bir toplumuz değil mi?... :)

Burdan sonraki yazılar alıntıdır...
Aşağıdaki yazıyı filmin sitesinden alıntı yaptım.Film ve oyuncular hakkında daha detaylı bilgi için sitenin linki : http://www.dedemininsanlari.com/

"Ozan, Ege'de küçük bir sahil kasabasında yaşayan 10 yaşında bir çocuktur. Girit göçmeni dedesi Mehmet Bey nedeniyle arkadaşları onunla "gavur" diye alay etmektedir. Yalnız kalmaktan korkan Ozan, başta dedesi olmak üzere ailesine kızar "Biz Türküz." diyerek onlara kafa tutar.

Ozan'ın dedesi Mehmet Bey, kasaba eşrafından, saygın bir adamdır. Kasaba halkına kol kanat gerer, sorunlarıyla ilgilenip, onlara yardım eder. Hoşgörürsüyle bilinen Mehmet Bey torununun bu durumundan dolayı üzülmekte ve endişe duymaktadır. Mehmet Bey daha yedi yaşındayken, ailesi zorla topraklarından kopartılmış, mübadeleyle Girit'ten göçmüşlerdir. Mehmet Bey'in en büyük arzusu ölmeden evvel doğduğu toprakları görebilmektir. Bu özlemle sık sık içinde mektuplar olan şişeleri Ege'nin mavi sularına bırakmaktadır.

DEDEMİN İNSANLARI, küçük bir kasabada yaşayan on yaşında bir çocuk ve dedesi aracılığıyla, bir ailenin ve bir ülkenin geçirdiği büyük değişimi anlatıyor. Kalabalık ve sıcak Ege insanlarının hikâyesini izlerken, mübadeleye, öteki olmaya, nereye gidersen git bir yere ait olamamaya, iki yakaya, çok sayıdaki azınlığa, ihtilallere, bir defa daha ama bu kez farklı bir yerden bakacaksınız."

Ayrıca  http://www.beyazperde.com/filmler/film-195891/ sitesinde yer alan tanıtım yazısının bir kısmıda aşağıda yer almaktadır.Ayrıntılı bilgi için yukarıdaki linke bakabilirsiniz.
 Çağan Irmak, Babam ve Oğlum ile çok başarılı olduğu sulara, Dedemin İnsanları ile geri dönüyor. Most Production ve Ay Yapım’ın yapımcısı olduğu, Çağan Irmak’ın senaristliğini ve yönetmenliğini üstlendiği Dedemin İnsanları, küçük bir kasabada yaşayan on yaşında bir çocuk ve dedesi aracılığıyla, bir ailenin ve bir ülkenin geçirdiği büyük değişimi anlatıyor. Filmin mübadele yıllarına uzanan hikayesi I. Dünya Savaşı ile değişen, parçalanan hayatları sinemaya taşıyor... Çekimleri yaz aylarında tamamlanan filmin oyuncu kadrosunda başta Çetin Tekindor, Hümeyra, Mert Fırat ve Yiğit Özşener olmak üzere birçok ünlü isim yer alıyor...

Filmin Fragmanı:



Filmin Tek Parça İzlemek İçin:





İyi Seyirler Diliyorummm...

24 Ekim 2012 Çarşamba

Kpop'un Karanlık Yüzü



      Videoyu izledikten sonra siz de hak vereceksiniz.Emek sarf eden gençleri böylesine kullanmak çok can sıkıcı bir durum.Büyük balıklar pastadan baya geniş bir pay alıyor ama küçük balıklar arta kalan kırıntılarla yetiniyorlar.Videodaki bir söz de baya dikkat çekici ; kapitalizmi en çabuk kucaklayan ülkelerden biri olan Güney Korede üreticiler bu ihraç ürününün (K-Pop) fiyatlandırılmasında söz sahibi olmak istiyor.Olan yine hayalleri olan genç bireylere oluyor. Her şeyin bir başlangıcı olduğu gibi bir sonu da vardır mutlaka.Bu da uzun sürmez ama umarım bu son hayalleri suya düşen pasif bir nesli de beraberinde getirmez...


18 Ekim 2012 Perşembe

My Name is Khan / Benim Adım Khan (Spoiler içerir ^_^ )

      Son zamanlarda izlediğim filmler arasında en kaliteli,en etkileyici  filmdi "Benim Adım Khan".

      2010 yılında gösterime giren , dram ağırlıklı olmakla birlikte romatizmin de yer aldığı  Bollywood yapımı bir Hint filmidir.IMDb puanı : 7.4 'tür.

       Eskiden hint filimlerini müzikalden ibaret ve genelde aşk temalı konular işlediğini ve sıradan olduklarını düşünürdüm.Film sektörlerine Hollywood isminden çakma Bollywood olmasıda bu sektörün benim gözümde itici olmasına sebep oluyordu.Özgün filmlerin çıkabileceği bir sektör olabileceğini düşünmüyordum ki sayıları şimdi 4ü bulan hint filmlerini izleyinceye dek.

    Yanıldığımı anladım ve Hollywood filmlerine nazaran daha etkileyici ve konuları itibariyle insanı temel alan yapımları beni gerçekten etkiledi.

     Güney Kore dizilerini severim ama hep bir hayal dünyasından ibarettir.Asıl gerçekler Güney Kore filmlerinde gözler önüne gelmektedir.Gerçek Güney Kore izlediğimiz dizilerdeki kadar şaşalı hayat yaşayan,bir elleri yağda bir elleri balda olan insanların yaşadığı bir yer değildir ama yapımcı,senarist ve yönetmenler gerçekten harika işler çıkarıyorlar ki hayal perdesinde görüyoruz Güney Koreyi.Ancak Hint filmlerine baktığımda gerçekler gözler önüne seriliyor.Hayat tarzları , yaşamları çok parlak olmasada bunu göstermekten çekinmiyorlar bu insanlar.Çünkü önemli olan insani duygulardır diyor Hint sineması.Gösteriş bir süreden sonra etkisini kaybeder.Bu yönüylede beni cezbediyor bu film sektörü.


   Baya kafa açtıktan sonra :D nedir bu filmin konusu diyecek olursanız gelin anlatayım sizlere:

   Rızvan Khan otizim hastası bir çocuk olarak dünyaya gelmiştir.Annesi ve kardeşiyle birlikte hindistanda fakir bir hayat sürmektedir.Yıllar ardı ardına sıralanır ve Khan artık büyük bir adam olmuştur ancak annesinin üzücü ölümünden sonra Khan annesinin isteği ile kendine yeni bir hayat kurmak için Amerikaya kardeşinin yanına  çalışmaya gider.Otistik olmasına rağmen annesi tarafından harika bir şekilde yetiştirilmiştir.Amerikada kozmetik ürünleri satan bir pazarlamacı olarak çalışmaya başlar.Ancak hayat Amerikada hem de hasta bir adam için pek de kolay değildir.Khan hastalığından dolayı insanlardan,gürültüden,sarı renkten korkmaktadır.Kaderin cilvesi değilmidir yine zorda olduğu bir zaman karşısına Mandira isimli kuaförde çalışan ve hayatını büsbütün değiştirecek hoş bir bayan çıkar.Mandira 6 yaşında bir erkek çocuğu olan ve hayattaki tüm zorluklara kendi başına göğüs germiş güçlü,sevgi dolu bir kadındır.Khan tatlılığı , akıllı ve dürüstlüğü ile Mandiranın kalbini kazanıp onunla evlenir. [Burda bir dipnot eklemek gerekirse Khan soy ismi Hindistanda Müslümanlara verilir ve Müslümanların Müslüman olmayan biriyle evlenmesi uygun değildir.Khan'ın kardeşide bu evliliğe karşı çıkmıştır ancak Khan insanları dinine,ırkına göre yargılamaması gerektiğini küçük yaşlarda annesinden öğrenmiştir.Annesi ona dünyada yalnızca 2 türlü insan olduğunu bunlarında İyi İnsanlar ve Kötü İnsanlar olduklarını söylemiştir. :) (Ne de güzel söylemiş) ]  Mutlu bir evlilikleri vardır ancak tüm büyü 11 Eylül 2001 de Amerikadaki İkiz Kulelere saldırı olayından sonra bozulmuştur.Artık Amerikada Müslümanlara karşı algı değişmiştir.Tüm Müslümanlara terörist gözüyle bakmaktadırlar.Mandira Khan'ın soyadını aldığından dolayı işler Mandira ve oğlu içinde zorlaşmaya başlar.Mandiranın oğlu okulda bir cinayete kurban gider ve Mandira tüm bunların Khan ile evlendiği ve Müslüman etiketi yemesinden dolayı olduğunu düşünür ve Khandan ayrılmak istediğini söyler.Aslında Khan'ı çok sevmektedir ancak oğlunun acısı kadına ağır gelmektedir ve istemeden Khan'ı üzmüştür.Rızvan ondan ayrılmak istemediğini ve ne yapması gerektiğini söyler (ki bu sahne beni çok etkilemiştir).Mandira tüm Amerikaya ve Başkana kendisinin ve oğlunun terörist olmadıklarını söylemesini ister.Tabi bunları Khandan kurtulmak için yapar ama şaşırtıcı derecede farklı biri olan Khan bunu bir görev bilir ve asıl macera buradan sonra başlar.Khan başkana bu sözü iletecek ve Müslümanların üzerindeki bu algıyı değiştirebilecek midir?



   Film gerçekten güzel ancak müziklerine pek birşey diyemeyeceğim.Benim tarzım değil ama seven kişiler olabilir.Genel itibariyle filmin işlenişi,çekim yerleri,oyunculuk ve konu  fevkalade güzeldi.

Etkilendiğim sahneler:

*Khan'ın annesinin Khan'a dünyada 2 türlü insan vardır.Bunlar iyi insanlar ve kötü insanlardır dediği sahne.
*Khan'ın meşhur olan sözünü söylediği sahne:"Benim adım Khan ve ben terörist değilim" (Burda adım Khan derken ben Müslümanım ama terörist değilim demek istiyor.Khan yukarıdaki yazımda da belirttiğim gibi Hindistanda Müslümanlara verilen bir soy isimdir.)
*Mandira ile Khan'ın tanıştıkları sahne
*Mandiranın Khan'a oğlunun ölümünden dolayı kızgın olup istemeden Khan'ı üzüp ona tüm Amerikaya terörist olmadıklarını söylemesini istediği sahne.Ki burda ciddi değildir ancak Khan'da normal biri değildir.Bu sözü ciddiye alıp tüm Amerikada başkana ulaşma çabaları
*Mandiranın oğlunun öğretmeninin dünyadaki var olan dinler hakkındaki derste Müslümanlığın en acımasız din olduğunu ve cihad için insanları öldürdüklerini söylediği sahne beni gerçekten şaşırttı.Küçücük çocuklara objektif bir şekilde bu konuları anlatması gerekirken taraflı bir biçimde bunları iletmesi beni çok
üzdü.Ülkemde o yaşdaki çocuklara konular genelde tarafsızca anlatılır ancak bu filmdeki bu sahne bana küçüklüğünden itibaren yönlendirilmiş insanların olduğu bir Batının olduğunu gösteriyor.
*Khan'ın küçük bir zenci köyüne gittiği sahne çok etkileyiciydi.Küçük tatlı köydeki insanlar çok içtendiler en çok da tombul zenci kadın çokkkkk tatlıydı.Çok sevdim o kadını ya :)
*Khan'ın başkana ulaştırmaya çalıştığı mesaj için katettiği o kadar yol ve yaşadıkları beni en çok etkileyen sahnelerdi.
*Khan'ın yardım için küçük zenci köyüne dönmesi ve ordaki insanları yalnız bırakmaması...
*Khan'ın başkanla nihayetinde buluştuğu sahne...

Trailer'ı da paylaşayım:  

                                      MY NAME is KHAN AND I AM NOT A TERRORİST



 Yazımın bundan sonraki kısımı Vikipedi'den alıntıdır:

My Name Is Khan filminin asıl çıkma sebebi

Gazeteci Mahdureeta Mukherjee, Hindistandaki terör olayları esnasında (Aralık 2008), ünlü ve başarılı Yönetmen Karan Johar'la röportaj yaptı. Gazetecinin "My Name is Khan filmi, Hinduların ve Müslümanların hiç olmadıkları kadar birlik oldukları zamanda başladı" ifadesine Karan Johar "Oldukça önemli bir zamanda olduğumuzu düşünüyorum, çünkü milletimizin birlik olması çok büyük anlam taşıyor ve ben bu duruma şahitlik yapabildiğim için çok mutluyum. Herkes terörün bir dini olmadığını ve asla olmayacağını biliyor. Bir Film yapımcısı olarak, sosyal bir sorumluluğum, görevim olduğunu biliyorum ve bu görevimi yerine getireceğime dair söz veriyorum." şeklinde cevap verdi.


Ayrıca Shahrukh Khan'da şu şekilde konuştu:"Film, kabiliyetsiz(hasta) bir adamın sakatlığa, güçsüzlüğe karşı yaptığı savaşını anlatmıyor. Hasta adamın, tüm dünyada olan Terör, Savaş, Nefret ve Düşmanlığa karşı yaptığı savaşı anlatıyor.My Name is Khan filmi aynı zamanda Islam'ıda ele alıyor. Islam'ı ve dünyanın Islam'a bakış açısını ele alıyor. Fakat taraf tutmadık. Biz sadece iyi insanların ve kötü insanların var olduğunu söylemeye çalışıyoruz. Kötü Hindular, iyi Hindular, kötü Hristiyanlar, iyi Hristiyanlar olmaz. Ya iyi bir insanızdır, ya da kötü bir insanızdır. Din kriter değildir, insanlık kriterdir.

Film Çekimi hakkında

Prodüksiyon, 2008 Aralık ayında Filmin ikinci yarısının çekimi ile Los Angeles'da başladı.Çekim yerlerinden biriside Kaliforniya'da bir üniversiteydi. Los Angeles'deki çekimler sonrası, filmin yönetmeni Karan Johar "11 senelik yönetmenliğim boyunca, böylesine değişik olmanın tecrübesini hissetmedim" şeklinde konuştu ve ayrıca Shahrukh Khan ve Kajol'la yeniden çalışmanın olağanüstü olduğunu ve ikisinin beyaz perdede anlatılamaz enerji kurduklarını ifade etti. Karan Johar, Shahrukh Khan'ın "Otizm" rahatsızlığı hakkındaki kapsamlı bilgisine oldukça şaşırmış ve hayran kalmış. 2009 Nisan ayında Mumbai'dede filmin başka bölümleri çekildi ve çekimler Haziran ayında San Francisco'da devam edip tekrar Mumbai'de Temmuz ve Ağustos aylarında devam etti. Karan Johar, Filmi çekebilecek Camii'yi bulamakta oldukça zorluk çekti. Los Angeles'deki camii'lerde çekim için izin alamayınca, sonunda Mumbai'de bir camiide iki günde çekimi tamamladı.

IMDb sitesinde film hakkında ayrıntılı bilgi için : http://www.imdb.com/title/tt1188996/
 






































































15 Ekim 2012 Pazartesi

Joo Won Fan

 
   Aranızda benim gibi Joo Won'a hayran bir gençlik varsa mutlaka takip etmeniz gereken bir site önericem.An be an JW ile ilgili haber,röpörtaj,resim,... kısacası herşey var bu fan sitesinde.Ancak KÜÇÜK! bir ayrıntı site ingilizce yayın yapıyor yani az buçuk anlıyorum diyorsanız buyrun:
http://joowonenglish.wordpress.com/

   Bu arada JW miz ocakta yeni bi diziye başlayacak hayranlarına duyurulur.Diziyle ilgili tüm bilgiler sitede mevcut ;)

xoxo snowqueen :D

7 Ekim 2012 Pazar

Kore Dizileri-Klişeler :D

  

     Kore mi? Belkide samimiyetleri ve özenle korudukları kültürleri bizleri etkiliyor.Buna tam olarak bir cevap veremesek de klişelerle dolu olan dizileri izlemeye devam ediyoruz.Aslında hepimiz bu klişeleri çok da iyi biliyoruz.Peki nedir bunlar diyecekseniz linke bir tıklayın :)

İşte link; http://www.itusozluk.com/goster.php/kore+dizisi+kli%FEeleri

      En çok da başroldeki kızın çirkin olması ve istenmeyen aramaların reddedilmesi yerine bataryanın çıkarılması klişesi benim gülümsememe neden oldu. :D Mutlaka sizin de katılacağınız maddeler olacaktır...

1 Ekim 2012 Pazartesi

Baker King, Kim Tak Goo / Bread, Love and Dreams / 제빵왕 김탁구


   
    Joo Won'a hayranlığım bu diziyle birlikte bir kat daha arttı diyebilirim.Oyunculuğu gerçekten iyi.Kaliteli bir aktör olduğuna bu dizisini de izleyince daha da çok inandım.Başrolde mi oynuyor diye soracak olursanız ; hayır , başrolde değil ama başrol oyuncusu Yoon Shi Yoon kadar göz kamaştırıyor.Ki ben Yoon Shi Yoon'un oyunculuğunu "Me Too, Flower!" da epey beğenmiştim.Düşünün artık oppamın ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu... ^_^



     Peki ne anlatıyor bu dizi derseniz aslında adından da anlaşıldığı gibi fırıncı/pastacılar kralı Kim Tak Goo ve onun doğumuyla yaşanan olayları konu alan bir dizi.30 bölümlük 2010 KBS2 yapımı aile ve romantizmi ve bence biraz da melodram türünü almış.Aynı zamanda korede şimdiye kadar ki en fazla reytingi almış dizi.%50 'lerin üstünde bir reytingden bahsediyoruz.Düşünün ülkenin nerdeyse yarısı izlemiş ve beğenmiş bu diziyi.



   Dizinin başından itibaren Kim Tak Goo ve Goo Ma Joon'un iyi bir ikili olmasını ümit ederek geçirdim.Neyse ki dizinin son bölümünde bunu görebildim :D Tüm dizi boyunca Ma Joon , Tak Goo ile uğraşıp onu geçmenin derdinde olan aslında çok yalnız ve zavallı biridir.Ancak dışardan böyle gözükmemek için sert bir mizaca bürünmüştür.Babasının sevgisi,yetenek,şirket ve de sevdiği kadın hepsi Tak Goo'dadır.Ve çok uç sınırlarda bir hırsa sahip olan Ma Joon bunları elde edebilmek için Tak Goo ya yapmadığını bırakmaz.Ama diziyi izledikçe Ma Joon dan çok Tak Goo ya kızar oldum.İnsan bu kadar da bağışlayıcı olamaz ki.Adamlar senin başına binbir çorap örsünler sen yinede affet.Tabiki affetmek erdemdir ama Tak Goo'nunki sinir bozucu düzeydeydi.Ma Joon karakterinde beni şaşırtan ise yapılan onca iyiliğe karşılık hala kalbinin tam anlamıyla yumuşayamamasıydı.Tabi mutsuz , ilgisiz geçen bir çocukluktan kaynaklanıyor.Joo Won oppa Ma Joon karakterinin altından da kalkmasını bilmiş bence.Ma Joon'un çaresizliğini çok güzel yansıtmış.Onca kötülüğe rağmen hala Ma Joon karakterine olan sevgim azalmadı aksine o karakteri daha iyi anlayabilmemi sağladı.En çok da Shin Yoo Kyung karakterini canlandıran Eugene ile olan sahneleri beni etkiledi.


    Dizinin ilk başlarında tabiki Yoo Kyung ve Tak Goo'nun birlikteliğini doğru buluyordum ama dizi ilerledikçe Yoo Kyung'un Tak Goo için doğru kişi olmadığını ve aslında kendisini daha iyi anlayabilen Ma Joon ile olan ilişkilerinin daha doğru olduğuna karar verdim.Bazen doğru görünen yanlışlar ve yanlış görünen doğrular olabilir ve bence burdaki durumda bundan ibaretti.Yoo Kyung karakteri kalbinde her ne kadar Tak Goo ya değer versede onun da hırsı,karakteri ve mizacı Tak Goo'ya uygun değildi.Ma Joon lada pek fena bir ikili olmadılar hani :)

    Dizinin müzikleride en az oyuncuları kadar kaliteli.Dizi müziklerine bayıldımmmm.Bu korelilerde çok içten ve samimi bir şekilde söylüyorlar şarkılarını yaw... T_T   İYİ DİNLEMELER :)













   Eee bu kadar anlattık bir küçük Trailer'ını da verelim :



   Son olarak da tüm dizi ekibinin bir fotosu :





İYİ SEYİRLER ^^


23 Eylül 2012 Pazar

Joo Won “Reytinglerin Prensi Mi?”

   
     Joo Won’un oyunculuk yeteneği çok sayıda insanın ilgisini çekiyor. Televizyon dizilerinde Hallyu yıldızlarının yer alışı ve bunun getirdiği yüksek reyting durumu mevcutken, uzun süredir başarılı bir aktör ve başarılı bir drama durumuna rastlanmıyordu. Ta ki yeni nesil aktörlerden Joo Won’un ekranda yer almasına dek.

     Pek çok Hallyu yıldızının canlandırması ZOR bir karakter olduğu gerekçesiyle reddettiği Bridal Mask/Gaksital dizisinin başrolü JOO WON ‘a verildi, ve bir kere değil, geçtiğimiz 8 hafta boyunca reyting listesinde ilk sıralarda yer aldı, öncesinde var olan tüm şüpheleri sildi götürdü.

      Reytingleri ölçen Nielsen ajansına göre Bridal Mask/Gaksital dizisi 19 Temmuz da yayınlanan 16.bölümü ile % 16.8 izlenme oranı ile hem kendi rekorunu kırdı hem de reyting yarışında diğer dizilere büyük fark attı.

      Dizi setinde, dizi ekibi arasındaki iletişim çok iyi, Joo Won fiziki gücünün yanı sıra aegyo (sevimli hareketler) yeteneğini de set arkadaşları karşısında sergiliyor.Dizi çekimlerine başlamadan önce karakteri için gerekli yeteneklerini geliştirmeye odaklanıyor. Onun bakış açısından bakıldığında dizinin yüksek reyting almasında ve böyle çok dikkat çekmesinde bununda payı var.
Joo Won dizide Joseon dönemindeki kahraman “Gaksital” ve Japon İmparatorluğu egemenliği altında çalışan bir polis memuru olarak iki farklı yaşamı olan bir karakteri canlandırıyor. Gerçek hayatta onun iki karakteri canlandırışının yarattığı çekicilik izleyicilerin ilgisini onun üzerine topluyor.

    Joo Won’un geçmişine baktığımızda ise önce müzikallerde yer alan Joo Won oyunculuğun tadına varmıştı. King Of Baking Kim Tak Goo / Bread Love and Dreams dizisi ile televizyon ekranında ilk kez boy gösteren Joo Won dizide antagonist* (*muhalif düşmanca hisler besleyen) birini oynamıştı. Canlandırdığı Go Ma Jun karakteri bir antagonistti ancak ruhen çok yaralar aldığından zavallı bir karakterdi. Joo Won’un canlandırdığı karakterin derin duygusal yaraları vardı ve izleyicilerin ilgisini çekmişti. Dizide Joo Won, Kim Tak Goo karakterini canlandıran Yoon Si Yoon ile rol almış ve bu dizi yeni neslin yıldızlarını bir araya getirmiştir.

    
Bir diğer gerçek ise şu ki, King Of Baking Kim Tak Goo/ Bread Love and Dreams dizisi % 40 izlenme oranı ile reyting rekorları kırmış, bu beklenmedik popülerlik Joo Won’un oyunculuk yeteneğinin başarısını ve varlığını herkese duyurmuştur. Ancak Joo Won kendi popülaritesinden ya da oyunculuğundan tam olarak tatmin olmamıştır.

    Joo Won’un rol almayı seçtiği ikinci dizi bir haftasonu dizisi olan Ojakgyo Brothers ‘dı. Dizide usta oyuncularla çalışma fırsatı yakalayan Joo Won dizi sektörüne adapte olmaya başlamıştır.

     Joo Won  Ojakgyo Brothers da Hwang Tae Hee isimli sıcak ve çok zeki bir adam olmasına karşın sinirli inatçı ve suskun olan karakter canlandırmıştı.Dizide After School üyesi UEE ‘nin canlandırdığı karakterle tanışınca aşk Tae Tee’nin hayatını değiştirmişti. Dizide romantik yanını göstermemeye çalışan Tae Hee karakterinin bu tavrı karmaşık bir aşk ilişkisi yaratmıştı. Ojakgyo Brothers % 30 izlenme oranı ile 58 bölüm sürmüş, Joo Won’un popülaritesi ve yüksek reyting başarısı bir kez daha kanıtlanmıştır.

    Daha dikkat çekici olan bir nokta ise, Joo Won’un sadece 20 li yaşların başındaki kadın izleyici kitlesi arasında değil 40-50 yaş arası izleyici kitlesi arasında da çok popüler oluşudur.

     Joo Won’un başrolünde yer aldığı Bridal Mask/Gaksital dizisi 10 milyon won’luk bütçeye sahip. Joo Won’un her daim kendini geliştirmeye çalışan, oyunculuğa tutku ile bağlı yapısı ona başarıyı getiriyor. Müzikallerde yer aldığı günlerden bu yana Joo Won adım adım izleyicilerin dikkatini üzerine toplamış, iyi oyunculuğa duyulan özlemi sona erdirmiştir.Joo Won'un oyunculuk yeteneği, izleyicilerin olumlu tepkisi ve sürekli kendini yenilemesi ile “REYTİNGLERİN PRENSİ” haline gelmiştir.


Alıntı:Koreanturk

22 Eylül 2012 Cumartesi

Joo Won ^_^


   Joo Won beni gerçekten büyüledi galiba.Neden mi? :D Bridal Mask/Gaksital ile başlayan ve sonrasında Ojakgyo Brother ile devam eden ilgim hala sönmedi aksine Joo Won'un diğer dizi ve filmini de izlememi sağlayacak gibi görünüyor.Şimdilerde King of Baking, Kim Tak Goo dizisine başlamayı düşünüyorum.Joo Won bu dizide baş rolde değil ancak ana castta yer alıyor.Yine de izlemeye değer.Bakalım bu dizide de beni büyülemeye devam edebilecek mi? :D

 
Fotolarla aşkım ;)




















Güney Kore mi dediler...Gelin biraz tanıyalım :D



Gerek Ojakgyo Brother dizisinin uzunluğu gerekse de aile dizisi olması sebebiyle Güney Kore ile ilgili baya bir bilgi edindim.Tabi başka sitelerde okuduğum bilgilerim ve sayısız fazlalıkta izlediğim dizileride  eklediğimde işte benim gözümden Güney Kore:

1) Kore erkekleri ( tabi başka yazılardan da edindiğim bilgilerden )  baya bir ana kuzusular.Anne ne ders o olur.Eşlerini bu uğurda yalnız bile bırakabilirler.Bu kötü işte.Türk aile yapısına biraz benzese de bizim Türk erkeklerinin onların erkeklerine kıyasla daha az ana kuzusu olduklarını söyleyebilirim.

2)Koreliler ırk konusunda çok hassaslar.Yani kendi ırklarından olmayan eşlere pek sıcak hatta hiç sıcak bakmıyorlar.Yani koreden damat adayı biraz zor olacak gibi görünüyor :D

3) Geleneklerine çok bağlılar.En zenginleri bile belli başlı gelenek ve göreneklerden dışarı çıkmıyorlar.Bu maalesef bizim ülkemiz için pek söz konusu değil.Atatürk'ün dediği gibi batıdan sadece ilim ve bilimi alıp kültürümüzü,gelenek ve göreneklerimizi yozlaşmadan uzak tutmalıydık ama Gençlerimizin çoğu değer yargılarımızdan bir haber büyüdükleri için maalesef Atamızın emanetine pek de sadık olamıyoruz. :-/

4)Bu Koreliler amma içki tüketiyorlar.Soju fıçısının içine düşmüşler resmen :DDD İyi günde iç,kötü günde iç,yalnızsan iç,yalnız değilsen de iç..Anlayacağınız hadi içelim modundalar.Tabi yine de ÇOK ŞİRİNLER.İçki içen hangi millet bu kadar komik,zararsız ve tatlı olabilir bilemiyorum *-*

5)Büyüklerine saygıları hat safhada.Büyüğüne karşı saygısızlık kabul edilemez...Bu yönleri benim çok hoşuma gidiyor bizim yok olmaya yüz tutmuş kültürümüze benziyor bu açıdan.

6)Dedikodu baya yapılıyor.Aslında dedikodu demeyelim.Neden mi? Çünkü yüzlerine karşı çoğu şeyleri söylüyorlar arkadan konuşmaya pek laf kalmıyor :DD Hatta bir blogda Korede intihar olaylarının çok fazla olduğunu okumuştum , nedeni de insanları çok fazla ve insafsızca eleştirdiklerinden kaynaklanıyormuş.Ve bir ankette de dünyadaki Mutsuz Ülkeler kategorisinde baya iyi bir sıradaymış.Bu beni çok şaşırtmıştı.Dizilerde pek de öyle görünmüyor aslında.Tabi bunlar zeki yapımcı ve senaristlerin halkı daha ılıman,kanaatkar ve çalışkan yapmak için yapılan ve tabi altında sosyal mesajlarda veren yapımlar.Umarım bizim dizilerimizde kendi kültürümüzü,gelenek göreneklerimizi ve bizim için önemli olan değer yargılarını,tarihi,eğitimi,sağlığı,kültürü kısacası bizi biz yapan tüm ögeleri içeren ama içi boş konularla sınırlı kalmayan dinamik diziler halini alır.

7)Koreliler gösterişe ve şaşalı hayata baya önem veriyorlar.Deriz ya içi güzellik...Aslında bu birazda yozlaşmış bu ülkede.Yüzün güzelse tamam.Ha tabi sayısız yapılan hatta sadece ünlülerle sınırlı kalmayan estetik operasyonlarda baya bir revaçta.Estetik Cerrah olsaydım mutlaka Güney Korede çalışmak isterdim amma para kırardım hani :D

8)Çiftler baya tatlılar bu Korede yahu.Ne bilim bizim dizilerimizdeki çiftler benim sıkılmama sebep oluyorlar.İlişkiler genelde baya ciddi.Şirinlik yapan bir Türk kızı tabi Korelilerle kıyaslanıldığında yok.Yani onlar kadar şirincikkk değiliz.He isteyen var mı?Hiç sanmıyorum (Ben de dahil çok banal buluyorum ve bizim ülkenin kızlarına pek uygun olduğunu düşünmüyorum ama Korelilerde amma şirin ve sempatik duruyor orası da yadsınamaz).Bu şirinlik belli bir zamandan sonra beni de bayıyor.Dozunda olmalı ;)

9)Korede eğitime hat safhada önem veriliyor.Bu alkışa mazhar bir konu tabi :) Ama  Üniversite harçları baya fazla canım...Hem zar zor kazanarak giriyorlar hem de baya yüklü bir para ödüyorlar. :/

10)Koreliler sağlık konusunda gereğinden fazla titizler.Ufak bir yara mı var haydi Hastahaneye :D

11)Tabi yemeğe düşkünlüklerini belirtmeden de geçemeyeceğim.Fazla abur cubur yediklerine dizilerde pek rastlamadım.Su ve sıvı tüketimleri bunlara çeşitli çayları da dahil baya fazla.

12)Ciltlerine çok özen gösteriyorlar.A kremi şuraya ,B kremi buraya ,C losyonu şuraya... :D

13)Görücü usulü randevular var.Bizdekine pek benzemese de onlarda görücü olayına el atmış.

14)Evlere asla ama asla dışarda giydikleri ayakkabılarla girmezler.Evin içinde ev terliği olmalı.Tabi bu bence çokkk hoş ki bizim kültürümüzde de mevcut.

15)Misafirperverler.Her türlü ikram yaparlar misafirlere karşı.Genelde çay ve meyve ikram edilir.Meyve bu ülkede bulunmaz hint kumaşı niteliğinde.

16)Dizilerde en fazla dikkatimi çeken de her konuşmalarında hep farklı bir mekanda oturup muhakkak bir şeyler -yemeselerde de dahil- ısmarlıyorlar.Yani yemek yeme onlarda bir yaşam biçimi :)

17)Dizilerden köpekleri sevdiklerini çıkarıyorum ama ne zaman birisine kızarlarsa köpek lafı bir hakaret ve aşağılama olarak ağızlarından çıkıyor. 0_o

18)Meşgul yani pabba lafı hep ağızlarında.Çalışmayı seven bir millet.Yani düşündüğümde ülkemde mesai saati bitmeden işten çıkan onca kamu ve özel sektörde çalışan insanları görünce Korelilere karşı sevgim bir kat daha artıyor.Ülkelerine karşı sorumluluklarını yerine getiriyorlar.Ve uzun mesai saatlerinden sıkılmıyorlar.Mesai bitse de bir Koreliyi gece 10-11 de iş yerinde görmek mümkün.İşlerini gerçekten severek ve tüm sorumluluklarını yerine getirerek yapıyorlar.Ah nerde o meslek ve ülke aşkı bizde.Ne zaman gitsem ya da arasam hep çıkmış oluyor bu çalışanlar iş yerlerinden.Darısı benim canım ülkemin başına. :)

19)Amerikaya ve Avrupaya baya bir özentileri var ama kendi kültürlerini de korumayı biliyorlar.Umarım böyle devam eder.Çünkü herkes Amerikalı ve Avrupalı olursa bu pek de eğlenceli olmaz di mi? :D Farklılıklar zenginlik katar bizlere...

20)Domuz yemeği baya seviyorlar.Ahtapottur ne bilim her bir türlü deniz mahsulü olsun afiyetle yiyorlar.Hatta bunla ilgili bir dizide komik bir sahne izlemiştim.Kadın ahtapot yemeğe çalışıyorken az daha boğuluyordu.Tabi dizide canım.O yumuş yumuş şeyi nasıl yiyorlar orasını hala anlamakta güçlük çekiyorum. =_=

21)Koreli erkekler baya bakımlı.En çok da saç şekillerine bitiyorum.Çok ayrı bir hava katıyor.Saçlar olmasa o hava biraz iniyor diyebilirim.SO COOL *_*

22)Koreli kızlarda aslında çoğu kız böyledir ama onlarda bu daha bir hat safhada olmakla birlikte birbirlerini pek çekemiyorlar.Biraz kıskançlar mı ne.Biraz? :D

23)Aslında Korelilerin göz yapıları bence çok güzel.Ama nedense onlar ameliyatla büyütmeye çalışıyorlar.Bence gayet iyi görünüyorlar. (İstisnalar kaideyi bozmaz demeden de geçemiycem.)  :)

24)Aşırı marka düşkünüler.Marka olsun pahalı ve gösterişli olsun yeter.Markamla hava atıcam ben modundalar :D

25)Korede de pazarlar var.Balık pazarlarından bahsetmiyorum bildiğimiz semt pazarlarına benzer pazarlar.Bu yönüyle biraz daha ısındım.Gidersem orda pazarlardan da alışveriş yapabilirim :D

26)Korelilerin saçları aşırı düz ve ince..Ama saçlarını boyalı ve daha hacimli hatta bazen kıvırcık yapmaktan da çekinmiyorlar.

27)Kızları genelde kısa ama baya zayıf , erkekleri ise aksine çok uzun ve yapılılar.(Dizilerde en azından böyle halkı nasıl orasını bilemiycem :D )

28)Korede Hristiyanlık son zamanlarda baya yayılmış durumda.Ve batıya ait yaşam tarzı ve görüşler benimsenmiş yani en azından özenti kesim tarafından..Dizilerde bir Santa Halabeoji ( Halabeoji burda dede anlamına gelir :D Bunu ilk duyduğumda amma garip karşılamıştım. ) ve Happy Christmas lafı alıp gidiyor.

29)Koreliler taksiye tabi dillerinden ötürü takşi diyorlar.İşte buna bitiyorum. :D

30)Kore müzik piyasası insanı etkileyen harika şarkılarla dolu.Yeri geliyor bu şarkılarla içim ısınıyor ve mutlu oluyorum yeri geliyor hüzünlenip yasa boğuluyorum. ;)  Tabi Kore dizileri ve oyuncuları da beni etkileyen sayfalar dolusu şeylerden bazıları.Aktör ve Aktiristlerin oyunculuk kabiliyetleri ( herkes için geçerli olmasa da ) gayet iyi.Tabi Koreli ünlülerin yakışıklılığından bahsetmeden de geçemeyeceğim.Amma karizmalar yani… :D Kızları da bir o kadar şirinler…

Yazımı yazacağım başka maddeler şimdilik aklıma gelmediğinden burda sonlandıracağım.Tabi aklıma geldikçe ve daha yakından tanıdıkça yeni maddeler de ekleyebilirim.

Ama herşeye rağmen iyi ki Güney Koreyi biliyorum ve bir nebzede olsun tanıyorum.